BÖLÜM 18

1. Ey İsrail çocukları, İbrahim so­yunun torunları, bu yasayı ye­rine getirin ve her yönden dindarlığı uygulayın.
2. Dinsel aklın bütün duy­gulara egemen olduğunu, yalnızca iç­sel acılara değil dışsal acılara da ege­men olduğunu bilin.
3. Bu nedenle din uğruna acı çek­mekle bedenlerini teslim edenlere yal­nız ölümlü insanlar hayran kalmadı, ayrıca Tanrı'nın mirasından pay al­maya da layık sayıldılar.
4. Onlar ara­cılığıyla ulus esenliğe kavuştu. Yasa­yı yerine getirmek konusunda yurtta uyanış başlatarak düşmanı yıkıma uğ­rattılar.
5. Zalim hükümdar Antiyokus hem dünyada cezalandırıldı, hem de ölümünden sonra sıkıntı çekiyor. İsra­illiler'i hiçbir biçimde putperestliğe ve atalarının geleneklerini bırakmaya zorlayamadığı için Yeruşalim'den ayrılıp Persler'e saldırdı.
6. Yedi oğlu olan anne bu ilkeleri de çocuklarına açıkladı:
7. "Ben bakirey­dim ve babamın evinden çıkmadım; kadının yaratıldığı kaburgayı korudum.
8. Kimse beni çöl ovasında baştan çı­karmadı; o yok edici, hileci yılan da bakireliğimin paklığını lekelemedi.
9. Olgunluk dönemimde kocamla kal­dım; bu oğullar büyüdüklerinde onla­rın babası öldü. O mutlu bir adamdı, yaşamını iyi çocuklarıyla geçirdi ve yas tutmanın kederini yaşamadı.
10. Si­zinle hâlâ birlikteyken, size yasayı ve peygamberleri öğretti.
11. Size Kayin ta­rafından öldürülen Habil'e, yakılma kurbanı olarak sunulan İshak'a ve hap­se giren Yusuf a ilişkin yazıları okudu.
12. Size Pinehas'ın gayretini, Hananya, Azarya ve Mişael'in ateşe girdiği­ni anlattı.
13. Aslanların inine giren Daniel'i övüp onu kutsadı.
14. Size Yeşayanın 'Ateşin içinde yürürken yanmaya­caksın' diyen yazısını anımsattı.
15. 'Doğ­runun dertleri çoktur' diyen Mezmurlar'ı yazan Davut'un ezgilerini söyle­di.
16. 'Bilgelik yaşam ağacıdır ona sarı­lanlara' diye yazılmış olan Süleyman'ın özdeyişini yineledi.
17. Hezekiel'in 'Bu kuru kemikler canlanabilir mi?' so­rusunu doğruladı.
18-19. Musa'nın, 'Öl­düren de yaşatan da benim; senin öm­rün ve günlerinin sayısı bu kadar' diye yazılı olan ezgisini öğretmeyi unutmadı.
20. Grekler'in o acı ve zalim hü­kümdarının ateşini ateşle söndürdüğü gün hem acıydı, hem de acı değildi. Merhametsiz kazanlarında, kızgın öf­kesiyle İbrahim kızının yedi oğlu man­cınığa götürülüp başka işkenceler için geri getirildi.
21. Gözbebeklerinin içini oydu, dillerini kesti ve çeşitli işkence­lerle onları öldürdü.
22. Bu suçlar için Tanrısal adalet o zalim hükümdarı kovaladı ve kovalamaya devam ede­cek.
23. Ama İbrahim'in oğulları, zaferli anneleriyle birlikte ataların toplulu­ğuna katıldılar ve Tanrı'dan pak ve ölümsüz canlar aldılar.
24. Tanrı'ya sonsuza dek yücelik olsun. Amin.

BÖLÜM 17

1. Bazı muhafızlar onun da yaka­lanıp öldürülmek üzereyken, kimse bedenine dokunmasın diye ken­dini ateşe attığını söylediler.
2. Ey anne, yedi oğulunla zalim hü­kümdarın şiddetini etkisizleştirip kötü tasarılarını boşa çıkararak imanının ce­saretini gösterdin!
3. Oğulların bir sütuncasına, sen de onların üzerlerine otu­ran çatı gibi, işkencelerin depremine karşı sabit ve sarsılmaz bir biçimde durdun.
4. Ey kutsal aklı olan anne, yü­reklen ve Tanrı'ya olan dayanıklı ümi­dini değişmez kıl.
5. Gökyüzündeki ay, yıldızlarla birlikte, senin kadar saygı­değer durmuyor. Sen ki, yedi oğlun için dindarlığa giden yolu aydınlattın, sen Tanrı'nın önünde onurunla ve oğul­larınla birlikte göklerde sabit duru­yorsun.
6. Çünkü senin çocukların ba­ba İbrahim'in gerçek torunlarıydı.
7. Sizin dininizin tarihini bir ressa­mın boyadığı gibi betimlemek ola­naklı olsaydı, bunu ilk olarak gören­ler, inanç uğruna ölürken birçok iş­kenceyi çeken yedi çocuğun annesini gördüğünde titremez miydiler?
8. Ger­çekten, bu sözleri mezarlar üzerinde, ulusumuzun halkı için bir anımsatıcı olarak yazmak yerinde olurdu:
9. "İbraniler'in yaşam biçimini yok etmek isteyen zalim hükümdarın şid­deti yüzünden, burada yaşlı bir kâhin, yaşlı bir kadın ve yedi oğlu yatıyor.
10. Onlar uluslarını haklı çıkardılar; Tanrı'ya güvenip işkence çekerek ölüme bile gittiler."
11. Doğrusu tanrısal bir mücadele­ye girdiler.
12. Çünkü o gün erdem on­ları ödüllendirdi ve dayanmalarını sı­nadı. Onların ödülü, sonsuz yaşamda­ki ölümsüzlük oldu.
13. Birinci yarışçı Elazar'dı. Yedi oğlu olan anne de ya­rışa katıldı. Kardeşler de yarıştılar.
14. Zalim hükümdar onların rakibiydi, dünya ve insan ırkı ise izleyiciler.
15. Tanrı saygısı zaferliydi ve tacını ken­di yarışçılarına verdi.
16. Tanrısal hü­küm için yarışanlara kim hayran kal­madı? Kim şaşırmadı?
17. Zalim hükümdarın kendisi, bü­tün konseyiyle birlikte dayanıklılık­larına hayran kaldı.
18. Bu dayanıklılık yüzünden de Tanrı'nın tahtının önün­de duruyor, sonsuz kutsamalarla dolu yaşamı sürüyorlar.
19. Çünkü Musa, "Se­nin ellerinin altındaki herkes kutsal kı­lınır" demişti.
20. Öyleyse Tanrı uğru­na adanmış bu kişiler yalnızca bu onur ile onurlandırılmadılar. Ayrıca, onlar sayesinde düşmanlarımızın ulusumu­za egemen olamaması,
21. zalim hüküm­darın cezalandırılması ve yurdumuzun arınması için de onurlandırıldılar. On­lar ulusumuzun günahları için sanki bi­rer fidye oldular.
22. Bağlılıkla davra­nan bu kişilerin kanı ve aklayan bir kurban olarak ölümleri aracılığıyla, Tanrı'nın lütfu, daha önce kötü davra­nışlarla karşılaşan İsrail'i korudu.
23. Çünkü zalim hükümdar Antiyokus, işkence altındaki dayanıklılıkla­rını ve yüreklilikle davranmalarını sağ­layan erdemlerini gördüğünde, kendi askerlerine onların bir dayanıklılık ör­neği olduğunu duyurdu.
24. Bu da pi­yade savaşı ve kuşatma için onları yü­rekli ve korkusuz kıldı ve bütün düşmanlarını yenip ülkelerini ele geçirdi.

BÖLÜM 16

1. Eğer yaşlanmış ve yedi oğlu olan bir kadın çocuklarının iş­kence edilerek öldürüldüğünü görme­ye dayanabiliyorsa, dinsel aklın duy­gulara egemen olduğu kabul edilmeli­dir.
2. Böylece yalnız erkeklerin duy­gulara egemen olabildiklerini göster­mekle kalmadım, bir kadının da en şid­detli işkenceleri hor gördüğünü de gös­terdim.
3. Onun alevlenmiş doğal anne sevgisiyle yedi oğluna böyle çeşitli şe­killerde işkence edildiğini görmesi ya­nında, Daniel'in çevresindeki aslanlar bu kadar vahşi, Mişael'in atıldığı ateşli ocak bu denli sıcak değildi.
4. Ama bu anne dinsel akıl sayesinde bu kadar yo­ğun ve büyük duyguları söndürebildi.
5. Bunu da değerlendirin: Bu kadın, bir anne olduğu halde yılsaydı, onlar için yas tutardı ve belki şöyle derdi:
6. "Ne kadar zavallıyım ve çok kez mut­suz oldum! Yedi çocuk doğurduktan sonra, şimdi çocuksuz bir anneyim!
7. Ey boşuna olan yedi doğum, yedi ya­rarsız hamilelik, meyvesiz beslemeler ve zavallı emzirmeler!
8. Boşuna, oğul­larım, sizin için birçok doğum sancı­larının yanında onlardan daha acı olan kaygıları sizi büyütürken çektim.
9. Vah bana, benim çocuklarım, bazılarınız be­kar, bazılarınız evli olup çocuksuzsu­nuz. Ne çocuklarınızı ne de 'büyük­anne' diye çağrılmanın mutluluğunu göreceğim.
10. Vah bana, benim bu ka­dar çok ve bu kadar güzel çocuklarım vardı, şimdiyse dulum, yalnızım ve çok kederliyim.
11. Ayrıca ben öldü­ğümde, oğullarımdan hiç biri beni gömmeyecek."
12. Ama bu kutsal ve Tanrı'dan kor­kan anne ne böyle bir ağıt yaktı, ne onları ölümden caydırdı, ne de öldük­lerinde kederlendi.
13. Bunun tersine, kararlı bir zihinle oğullarının hepsini ölümsüzlüğe doğurup inanç uğruna öl­meleri için yalvararak onları teşvik et­ti.
14. Ey anne, dinin amaçları için sa­vaşan Tanrı askeri, ihtiyar kadın! Se­bat göstererek zalim bir hükümdarı bile yenerek, sözde ve davranışta ken­dinin erkekten daha güçlü olduğunu kanıtladın.
15. Çünkü sen ve oğulların birlikte tutuklandığınızda, Elazar'a iş­kence edilişini ayakta izlerken İbrani dilinde oğullarına şöyle dedin:
16. "Oğul­larım, ulus için tanık olmak üzere asil bir mücadeleye çağrıldınız. Ataları­mızın yasası için gayretle savaşın.
17. Çünkü eğer yaşlı bir adam din uğ­runa bu kadar büyük acılara dayanır­sa, sizin genç adamlar olarak işkence­lerden korkmanız utanç verici olur.
18. Tanrı'nın sayesinde dünyadan bir payınız olup yaşamdan zevk aldığını­zı
19. ve bu nedenle her acıya Tanrı'nın uğruna dayanmanız gerektiğini anım­sayın.
20. Atamız İbrahim de O'nun uğ­runa ulusumuzun atası olan oğlu İshak'ı kurban olarak sunmak için gay­retliydi; İshak da babasının elindeki bıçağın üzerine eğildiğini gördüğü za­man korkup çekilmedi.
21. Doğru biri olan Daniel aslanlara ve Hananya, Azarya ve Mişael ateşli ocağa atıldı­ğında, Tanrı'nın uğruna dayandılar.
22. Siz de Tanrı'ya aynı şekilde iman edip kederlenmemelisiniz.
23. Dindar bil­giye sahip insanların acıya dayanma­maları mantıksızlık olur."
24. Yedi oğlu olan bu anne her oğ­lunu bu sözlerle Tanrı'nın buyruğunu çiğnemektense ölmeye teşvik ederek ikna etti.
25. Onlar ayrıca Tanrı uğruna ölenlerin İbrahim, İshak, Yakup ve bü­tün atalar gibi Tanrı için yaşadıklarını biliyorlardı.

BÖLÜM 15

1. Ey duygulara egemen olan ço­cukların aklı! Ey anne için ço­cuklarından daha değerli olan inanç!
2. Bu annenin önünde iki yol vardı: İnanç yolu ya da zalim kralın söz ver­diği gibi, bir süreliğine yedi oğlunu korumanın yolu.
3. O inancı daha çok sevdi; Tanrı'nın söz verdiğine göre sonsuz yaşama kavuşmak üzere onları koruyan inancı tercih etti.
4. Çocukla­rını seven anne babaların duygularını nasıl anlatabilirim? Küçük bir çocu­ğun kişiliği üzerinde hem akıl hem de biçim olarak harika bir benzerliği yüklüyoruz. Bu anneler için özellikle ge­çerlidir, çünkü doğum sancıları çek­tikleri için babalara göre yavrularına daha derin bir şefkat duyarlar.
5. Anne­ler daha zayıf olduğu ve birçok çocuk doğurdukları göz önünde tutulursa, onlar çocuklarına daha bağlıdırlar.
6. Ye­di oğlu olan bu anne, diğer bütün an­nelerden çok kendi çocuklarını sevdi. Yedi hamileliği boyunca kendi yüre­ğinde onlara karşı şefkatli bir sevgi besledi.
7. Her biri için çok sancı çektiğinden dolayı onlara çok şefkat duy­du.
8. Buna karşın Tanrı'dan korktuğu için çocuklarının geçici bir süre gü­venlikte olmasını değersiz gördü.
9. Bundan da öte, oğullarının soyluluğunu ve yasaya bağlılıkla uyduklarını gör­düğü için onlara karşı yüreği daha da duyarlıydı.
10. Çünkü onlar doğru, özdenetimli, cesur ve yüksek ruhlu, kar­deşlerini seven erkeklerdi; kuralları yerine getirerek ölüm pahasına da ol­sa annelerinin sözünü dinlediler,
11. Bu­nunla birlikte, çocuklarına duyduğu sevgiden dolayı annelerinin onlara acı­ması için bu kadar çok etken olduğu halde, bu zorlu işkenceler hiçbirinin aklını çelecek kadar güçlü değildi.
12. Ama anneleri her çocuğu teker te­ker inanç uğruna ölüme gitmeye teş­vik etti.
13. Ey ana baba sevgisinin kut­sal doğası ve şefkati! Ey ana babanın yavrularına karşı özlemi! Ey anaların yavrularını besleyen ve yılmayan acı­sı!
14. Bu anne, onlara tek tek işkence edildiğini ve yakıldıklarını görmesine karşın, inancı sayesinde tutumunu de­ğiştirmedi.
15. Çocuklarının etinin ateş tarafından tüketildiğini, el ve ayak par­maklarının yerlere saçıldığını, başla­rındaki etin çenelerine dek maske gibi açıldığını gördü.
16. Onlar için çektiği doğum sancı­larından daha acı sancılar tarafından sı­nanan ey anne!
17. Ey tek başına böy­lesine eksiksiz bağlılığı doğuran ka­dın!
18. Ne birincisi son nefesini aldı­ğında, ne ikincisi büyük acılar içinde sana acıklı bir biçimde baktığında, ne de üçüncüsü öldüğünde geri döndün.
19. Ne aynı büyük acılarla cesaretle yüz­leşen her birinin gözlerine baktığında, ne de burun deliklerinde ölümün yak­laşmasının işaretlerini gördüğünde ağladın.
20. Çocukların etinin diğer ço­cuklarının eti üzerinde yakıldığını, el­ler üzerinde kesilmiş ellerini, başlar üzerinde derisi yüzülen başlarını, di­ğer cesetler üzerine düşen cesetlerini ve bu işkenceleri izleyenlerle dolu bu yeri gördüğünde ağlamadın.
21. İşiten insanlar için, ne en güzel söylenen ez­giler ne de kuğuların şarkıları, bu ço­cukların işkencede annelerine seslen­melerinden daha dikkat çekici ola­mazdı.
22. Oğullarına tekerlek üzerinde ve sıcak şişlerle işkence edildiğinde ne kadar çok ve ne kadar büyük san­cılar çekti!
23. Ama dinsel akıl bu duy­gular içerisinde ona bir erkeğin yü­rekliliğini vererek, kendi ana sevgisi­ni önemsememesi için güçlendirdi.
24. Yedi çocuğun yok oluşuna ve us­talıkla gerçekleştirilen çeşitli işkence­lere tanık olduğu halde, bu soylu anne Tanrı'ya inancı sayesinde hiçbirini önemsemedi.
25. Kendi yüreğindeki kon­sey odasında büyük savunucuyu gör­dü -doğa, aile, ana baba sevgisi ve çocuklarının işkence görmesi-.
26. Bu anne elinde iki oy pusulası tuttu, biri­si ölüm için, diğeri de çocuklarının kurtuluşu için.
27. Yedi oğlunu kısa bir süre için koruyabilecek kurtuluşu onay­lamadı,
28. ama Tanrı'dan korkan İbra­him'in kızı olarak onun dayanma gü­cünü anımsadı.
29. Ey yasayı haklı çıkaran ulusun annesi! Ey dinin savunucusu, yarışın ödülünü yüreğinde götüren!
30. Ey kat­lanış konusunda erkeklerden daha soy­lu olan, dayanmada adamlardan daha yürekli olan!
31. Tıpkı Nuh'un gemisi­nin evrensel tufanda dünyayı taşıya­rak dalgalara güçle dayanması gibi,
32. sen de, ey yasanın koruyucusu, her yandan duygularının seli ve şiddetli rüzgarlara benzer etkilerle oğullarının işkence edilmesine soylu bir şekilde dayanıp dine saldıran kış fırtınalarına sarsılmadan karşı koydun.

BÖLÜM 14

1. Ayrıca, işkenceyi reddetme­meleri için birbirlerini yürek­lendirdiler, öyle ki şiddetli acıları hor görmekle kalmayıp kardeş sevgisinin duygusunda yetkinleştiler.
2. Ey akıl, krallardan daha saltanat­lı, özgürlerden daha özgür!
3. Ey yedi kardeşin inanç uğruna olan kutsal ve uyumlu birliği!
4. Yedi gençten hiçbiri korkakça davranıp ölmekten çekin­medi,
5. ama hepsi, sonsuz yaşama giden yarışta koşar gibi işkenceli bir ölüme gitmek üzere acele ettiler.
6. El­ler ve ayaklar nasıl aklın yönlendirişiyle uyum içinde hareket ettirilirse, bu kutsal gençler de aynı şekilde ölüm­süz bir bağlılık ruhuyla hareket ettirilerek akıl uğruna ölmeye razı oldular.
7. Ey çok kutsal yediler, uyum kardeş­leri! Yaratılışın yedi günü bir koro dansıyla inancın çevresinde nasıl dö­nerse,
8. bu gençler de bir koro oluştu­rarak işkencenin yedi katlı korkusunu çevreleyerek onu etkisiz kıldılar.
9. Şim­di bile biz, bu genç adamların çektiği acıları duyduğumuzda titreriz. Onlar olup bitenleri yalnızca görmediler; açık tehdit sözlerini duymakla kalmadılar; onlar acılara, hatta şiddetli ateşin ge­tirdiği acılara da sabırla katlandılar.
10. Bundan daha çok ne acı verebilir ki? Çünkü şiddetli ve çabucak yakan bir ateşin gücü onların bedenlerini hemen yok etti.
11. İşkence gördüklerinde doğru ak­lın bu adamların üzerinde tam olarak egemen olmasına şaşırmayın, çünkü kadının zihni çok daha çeşitli acılar çekti.
12. Çünkü yedi genç adamın an­nesi her bir çocuğunun işkence gör­mesine katlandı.
13. Bir annenin çocuk­larına karşı olan sevgisinin ne kadar karmaşık olduğunu gözlemleyin. Bu sevgi onun benliğinin derinliklerinde­ki bir duygudan kaynaklanır.
14. Bıra­kın insanları, düşünmeyen hayvanlar bile yavrularını kayırır ve ana baba ola­rak onlara sevgi duyarlar.
15. Örneğin, vahşi olmayan kuşlar damlarda yuva yaparak yavrularını korurlar.
16. Diğer­leri ise tehlikeli kanyonlarda, oyuk­larda ve ağaçların tepelerinde yavrularını doğurup düşmanlarını kovarlar.
17. Düşmanı kovamıyorlarsa çevresin­de uçarak yavrularını korumak için el­lerinden geleni yaparlar. Sevginin acı­sıyla öterek uyarmaya çalışırlar.
18-19. Arılar bile bal peteği yapma zamanı gelince düşmanlara karşı kendilerini korurlar. Bir demir iğne kullanır gibi kovanlarına yaklaşanı sokarlar ve ölü­me kadar bile savunurlar. Ama çocu­ğa duyulan şefkati anlatmak için niye akıl yürütemeyen hayvanları örnek ola­rak kullanmak gerekli olsun ki?
20. Yi­ne de bu gençlerin annesinin, çocuk­larına duyduğu şefkat onu caydırma­dı. O İbrahim ile aynı düşüncedeydi.

BÖLÜM 13

1. Yedi kardeş ölüme kadar acı çekmeyi hor gördüklerine göre, herkes adanmış bir aklın duygulara egemen olduğunu kabul etmelidir.
2. Çünkü eğer duygularına köle olup ya­saca kirli yemeği yeseydiler, bu duy­gular tarafından yenildiklerini söyle­yebilirdik.
3. Fakat öyle olmadı. Bunun yerine Tanrı'nın önünde övgüye de­ğer akıl aracılığıyla duygulara üstün geldiler.
4. Aklın üstünlüğünün değeri bilinmelidir, çünkü bu kardeşler hem duygulara, hem de acılara egemendi­ler.
5. Bunların ateşli acılara karşın vaz­geçmedikleri ortadayken sağlam aklın duygulara egemen olduğunu kim yadsıyabilir?
6. Çünkü limanların önünde duran dalgakıran kuleleri tehdit eden dalgaları tutarak içeriye girenler için nasıl sakin sular sağlarsa,
7. gençlerin yedi kuleli sağlam akılları da dinin li­manını güçlendirerek duyguların fırtı­nasını öylece dindirdi.
8-10. Kutsal bir din korosu oluşturup, "Kardeşler, ya­sanın uğruna kardeşler gibi ölelim; Asur'da aynı ocak sınamasını hor gö­ren üç genci örnek alalım. Dindarlığı­mızı gösterdiğimizde korkak olmaya­lım" diyerek birbirlerini yüreklendir­diler.
11. Birisi, "Cesaret, kardeş" dedi­ğinde, başkası "Soylu bir şekilde da­yan" dedi.
12. Bir başkası da, "Nereden geldiğinizi ve İshak'ın, babası tarafın­dan din uğruna öldürülmek üzere ken­dini nasıl teslim ettiğini anımsayın" di­yerek onları yüreklendirdi.
13. Her biri birbirlerine bakarak, sevinçli olup yıl­mayarak, "Bütün yüreğimizle kendi­mizi bu yaşamı bize veren Tanrı'ya adayalım" dediler, "Bedenlerimizi ya­sanın desteği olarak kullanalım.
14. Bizi öldürdüğünü sanandan korkmayalım.
15. Çünkü canın savaşımı büyük­tür ve Tanrı'nın buyruğunu çiğneyen­lerin önünde duran sonsuz şiddetli acının da tehlikesi büyüktür.
16. Bu ne­denle dinsel akıl olan özdenetimin bü­tün silahlarını kuşanalım.
17. Çünkü ölürsek, İbrahim, İshak ve Yakup bizi içeri alacak ve bütün atalarımız bizi övecek."
18. Geri kalanlar, ölüme sü­rüklenen her bir kardeşe şöyle dedi­ler: "Bizi ya da bizden önce ölen kar­deşleri utandırma, kardeş."
19. Ailenin sevgi bağları konusunda bilgisiz değilsin. Kutsal ve bilge Tan­rı'nın lütfu bu bağları ana rahmine yerleştirerek atalar aracılığıyla sonra­ki kuşaklara aktardı.
20. Ana rahminde her kardeş aynı zaman dilimini geçir­di ve aynı zaman süresi içerisinde bi­çim aldılar. Aynı kan ve aynı yaşam aracılığıyla gün ışığına çıkarıldılar.
21. Eşit bir gebelik süresinden sonra doğ­duklarında, aynı pınarlardan süt içti­ler. Bu tür kucaklamalardan kardeşçe seven canlar besin alırlar.
22. Bu ortak beslenme ve günlük arkadaşlık aracı­lığıyla, hem genel eğitim hem de Tanrı'nın yasası konusunda terbiye edil­memiz aracılığıyla güçlenirler.
23. Bu nedenle, birliktelik ve kar­deş sevgisi sağlandıktan sonra, bu kar­deşler birbirine daha da destek oldu­lar.
24. Aynı yasa tarafından eğitildik­leri, aynı erdemler konusunda öğretil­dikleri, doğru yaşama ilişkin ilkeleri aldıkları için, birbirlerini daha da sev­diler.
25. Soylu olmak için gösterdikle­ri ortak çaba birbirlerine karşı iyi ni­yetlerini ve birlikteliklerini güçlendir­di.
26. Çünkü inancın yardımıyla kar­deş sevgisini daha da alevlendirebildiler.
27. Ama doğa, arkadaşlık ve er­demli alışkanlıklar aile bireyleri ara­sındaki sevgi bağlarını güçlendirme­sine karşın, geri kalanlar, kardeşlerine eziyet edildiğini ve işkence gördükle­rini izlediklerinde, yalnızca inançları uğruna dayandılar.

BÖLÜM 12

1. O da, kazana atıldıktan sonra kutsanmış bir ölüme kavuştu­ğunda, yedincisi ve en küçüğü öne geldi.
2. Zalim hükümdar diğer kar­deşler tarafından şiddetli bir biçimde kınanmış olmasına karşın, bu çocuğu kelepçelerde görünce ona çok acıdı. Onun yaklaşmasını işaret edip onu ikna etmeye çalışarak şöyle dedi:
3. "Kardeşlerinin aptallığının sonucunu görüyorsun. Söz dinlemedikleri için acılar içinde öldüler.
4. Sen de, söz din­lemezsen kötü bir şekilde işkence edi­lerek zamanını doldurmadan ölecek­sin,
5. ama ikna olursan arkadaşım olup krallığın yönetiminde bir önder olur­sun."
6. Onu böylece ikna etmeye ça­lıştıktan sonra, bu kadar çok oğlunu yitiren bu anneye merhamet göster­mek, kalan oğlunu söz dinleyerek ken­disini kurtarmaya ikna etmesi için ço­cuğun annesini çağırdı.
7. Ama biraz son­ra anlatacağımız gibi annesi İbrani di­linde öğüt verdikten sonra
8. çocuk, "Be­ni bırakın, kral ve yanındaki bütün ar­kadaşlarıyla konuşayım" dedi.
9. Çocu­ğun bu sözlerine çok sevinerek onu he­men bıraktılar.
10. Çocuk en yakın ka­zana koşarak,
11. "Seni Tanrı tanımaz zalim hükümdar, bütün kötü insanla­rın en saygısızı, krallığın da dahil ol­mak üzere Tanrı'dan iyi şeyler aldı­ğın halde, O'nun kullarını öldürmek­ten ve inancına bağlılıkla davrananlara germe aleti üzerinde işkence et­mekten utanmadın mı?
12. Bu nedenle, adalet sizin için şiddetli ve sonsuz ateşi, işkenceleri hazırlamıştır. Bunlar zamanın sonuna kadar sizi bırakma­yacaktır.
13. Sen en vahşi canavar, bir insan olarak senin gibi duygulara sa­hip olup seninle aynı maddelerden ya­ratılan bu insanların dillerini kesip on­lara bu şekilde zulmetmek ve işkence etmekten utanmadın mı?
14. Onlar asil ölümleriyle Tanrı'ya karşı olan görev­lerini kesin olarak yerine getirdiler, ama sen, erdem için mücadele edenle­ri nedensiz öldürdüğün için hüngür hüngür ağlayacaksın."
15. Artık kendi­si de ölmek üzere olduğu için şöyle dedi:
16. "Ağabeylerimin üstün örneği­ni terk etmeyeceğim.
17. Ben ulusumu­za merhamet etmesi için atalarımızın Tanrısı'na yalvarıyorum;
18. ama O sen­den yaşadığın sürece ve öldükten son­ra da öç alacaktır."
19. Bu lanetleri dile getirdikten sonra, kendini kazanlara atarak yaşamına son verdi.

BÖLÜM 11

1-2. O da merhametsizce işkence edildikten sonra öldüğünde, be­şincisi ayağa fırlayıp, "Ey zalim hü­kümdar, ben erdem uğruna işkence edilmeyi reddetmeyeceğim" dedi.
3. "Kendi isteğimle geldim, öyle ki be­ni öldürerek daha çok suç işlediğin için göksel adaletin verdiği cezayı göresin.
4. Ey erdemden nefret eden, insan­lıktan nefret eden, yaptıklarımızın han­gisi için bu şekilde bizi yok ediyorsun?
5. Her şeyi Yaratana saygı gösterdiği­miz ve onun erdemli yasasına göre yaşadığımız için mi?
6. Bu davranışlar işkenceyi değil, onurlandırılmayı hak eder.
7. İnsan duygularını anlamış ol­saydın ve Tanrı'nın sağlayacağı kur­tuluşu umut etseydin.
8. Ama görünen o ki, sen Tanrı'ya yabancı ve O'na hiz­met edenlere düşman birisin."
9. Bunları söylerken, muhafızlar onu bağla­yıp mancınığa kadar sürüklediler.
10. Onu diz üstü bağladılar ve demir prangalar takarak sırtını germe aleti­nin kıskısına kadar büktüler, öyle ki arkaya doğru akrep gibi tamamen kıvrılmıştı ve bütün organları yerinden oy­namıştı.
11. Bu durumda, bedensel acı­lar içinde güçlükle nefes alarak,
12. "Za­lim hükümdar, bana istemeden büyük iyilikte bulunuyorsun, çünkü bu asil acılar aracılığıyla yasa için dayanma gücümüzü göstermek için olanak ta­nıyorsun" dedi.
13. O da öldükten sonra daha çocuk yaştaki altıncısı içeri alındı. Zalim hü­kümdar onun yasaca kirli yiyeceği yi­yip serbest bırakılmaya istekli olup olmadığını sorduğunda o,
14. "Ben ağa­beylerimden daha genç olabilirim, ama akılda onlarla eşitim" dedi,
15. "Bu amaç için doğup eğitildiğimize göre, aynı ilkeler için ölmemiz uygun olur.
16. Kir­li yemeği yemediğim için bana işken­ce etmek niyetindeyseniz, işkence et­meyi sürdürün!"
17. Bunu söyledikten sonra onu germe aletine götürdüler.
18. Dikkatlice aletin üzerinde onu sımsı­kı gerdiler, beli kırıldı ve alttan kav­ruldu.
19. Ateşte ısıtılmış keskin şişler sırtına saplandı ve iç organlarının içe­riden yakılması için göğsü delindi.
20. İş­kence edilirken o, "Kutsallığa yaraşan bu mücadele, çok sayıda kardeşimizin inanç uğruna acı çekme alanına çağ­rıldığımız ve yenilmediğimiz bir mü­cadele oldu" dedi.
21. Çünkü dinsel bil­gi, ey zalim hükümdar, yenilmezdir.
22. Ben de, soyluluk ile donanmış ola­rak, ağabeylerimle birlikte öleceğim.
23. Ben üzerine büyük bir öç alıcı geti­receğim, sen ki gerçekten inananların düşmanı oluyor ve işkenceler gelişti­riyorsun.
24. Biz altı kardeş zorbalığı­nızı felç ettik.
25. Ne düşüncemizi de­ğiştirmemiz konusunda bizi ikna ede­bildiğin ne de bizi kirli yemekleri ye­meye zorlayabildiğine göre, bu senin yenildiğin anlamına gelmiyor mu?
26. Bi­zim için ateşin soğuk, mancınıkların acısız ve şiddetin güçsüzdür.
27. Çünkü bir zalimin muhafızları değil, Tanrı­nın yasası bize egemendir; bu nedenle yenilmemiş olarak akla sıkı sıkıya tutunuyoruz.

BÖLÜM 10

1. O da görkemli bir ölüme kat­landıktan sonra, üçüncüsü getirildi ve birçokları yasaca kirli eti yi­yerek kendini kurtarması için onu tek­rar tekrar uyardılar.
2. Ama o, "Bu ölen­lerin babasının benim de babam oldu­ğunu, aynı annenin beni doğurduğunu, aynı öğretişlerle yetiştiğimi bilmiyor musunuz?" diye bağırdı.
3. "Beni ağa­beylerime bağlayan soylu kan bağını inkâr etmeyeceğim.
(4. Eğer işkence ede­cek başka aletiniz varsa onu da bede­nime uygulayın; ama isteseniz de ca­nıma dokunamazsınız.)"
5. Bu adamın yürekliliğinden ötürü öfkelenip aletle­riyle ellerini ve ayaklarını yerinden çı­kardılar, kollarını ve bacaklarını oyuk­larından çıkararak onu parçaladılar.
6. Parmaklarını, kollarını, dirseklerini kırdılar.
7. Herhangi bir şekilde ruhunu kıramadıkları için, aletlerini bıraktılar ve İskitler'in de yaptıkları gibi tırnak­larıyla kafa derisini çıkardılar.
8. Hemen germe aletine getirdiler; omurga kemikleri yerlerinden oynarken o da kendi parçalanmış bedenini ve iç or­ganlarından akan kanı gördü.
9-11. Öl­mek üzereyken, "Ey iğrenç ve zalim hü­kümdar, biz dindar eğitimimiz ve erde­mimizden dolayı acı çekiyoruz, ama sen saygısızlık ve kana susamışlığından do­layı sonsuz acılar çekeceksin" dedi.
12. O da ağabeylerine yaraşır bir bi­çimde öldükten sonra, dördüncüsünü içeriye sürükleyip şöyle dediler:
13. "Sa­na gelince, ağabeylerinin deliliğine ka­pılma, kralın sözünü dinle ve kendini kurtar."
14. Ama o onlara, "Beni korku­tacak kadar sıcak ateşiniz yoktur" dedi,
15. "Hayır, ağabeylerimin kutsanmış ölümleri, zalim hükümdarın sonsuza dek yok olması ve dindar olanların sonsuz yaşamı adına söylüyorum ki, soylu aile bağlarımızı yadsımayacağım.
16. Yeni işkenceler icat et, ey zalim hükümdar, öyle ki biraz önce işkence edilenlerin kardeşi olduğumu öğrenebilesiniz."
17. Bunu duyduktan sonra, kana susamış, katil ve iğrenç Antiyokus adamın dili­nin kesilmesini buyurdu.
18. Ama o, "Ko­nuşmayı sağlayan organımı yok etse­niz bile, Tanrı dilsizleri duyuyor" de­di,
19. "İşte, benim dilim; onu kesip atın, çünkü yine de aklımı dilsiz kılamayacaksınız.
20. Tanrı uğruna bedenimizin her organının parçalanmasını sevinçle karşılıyoruz.
21. Tanrı sizi tez günde zi­yaret edecek, çünkü siz Tanrı'yı öven ilahilerin ezgilerini söylemiş bir dili ke­siyorsunuz."

BÖLÜM 9

1. "Niye oyalanıyorsun, ey zalim hü­kümdar? Çünkü biz atalarımızın buyruklarını çiğnemektense ölmeyi yeğleriz.
2. Yasaya ve öğütçümüz Mu­sa'ya içtenlikle uymazsak açık bir şe­kilde atalarımızı utanca boğarız.
3. Ey yasadışı olanı öneren zalim hüküm­dar, bize duyduğun nefretle kendimi­ze acıdığımızdan çok bize acıma.
4. Çün­kü yasayı çiğnersek bize güvenlik sağ­layacak olan bu merhameti, ölümden daha acı sayıyoruz.
5. İşkenceyle bizi öl­düreceğin tehditleriyle bizi korkutma­ya çalışıyorsun. Biraz önce Elazar'ın sergilediği örnekten hiçbir şey öğren­memiş gibisin.
6. Ve eğer İbraniler'in ih­tiyarları işkence gördüklerinde inanç­larına bağlı kaldılarsa, biz gençlerin de yaşlı öğretmenimizin üstesinden gel­diği zorbaca işkenceleri hor görerek ölmemiz daha uygun olur.
7. Bu ne­denle, zalim hükümdar, bizi sına; eğer inancımızdan dolayı bizi öldürürsen, işkence ederek bize zarar verebilece­ğini sanma.
8. Çünkü biz, bu zorlu acı ve dayanma aracılığıyla erdem ödülü­ne kavuşacak, uğruna acı çektiğimiz Tanrı'yla birlikte olacağız.
9. Ama sen, bize karşı bu kana susamışlığından dolayı, haklı olarak Tanrı'nın adaletinin ateş ile verdiği son­suz acıyı çekeceksin."
10. Bunları söyledikten sonra, zalim hükümdar onlara yalnızca sözünü din­lemedikleri için kızmakla kalmadı, nan­körlük ettiklerini düşündüğü için de öfkelendi.
11. Kralın buyruğu uyarınca mu­hafızlar en büyük olanı öne getirerek mintanını çıkardıktan sonra ellerini ve kollarını yanlarına kayışla bağladılar.
12. Kendileri yorulana dek onu kırbaç­larla döverek bir sonuç alamadıktan sonra, germe aleti üzerine yerleştirdi­ler.
13. Soylu genç bunun üzerine geril­dikten sonra, kolları ve bacakları ek­lemlerinden çıkarıldı.
14. Her eklem çı­kık durumdayken zalim hükümdarı kı­nayarak şöyle dedi:
15. "Vahşi düşünce­li, iğrenç ve zalim hükümdar, Tanrısal adaletin düşmanı, bir katil olduğum için ya da saygısız davrandığım için değil, Tanrı'nın yasasını koruduğum için be­ni böyle parçalıyorsun."
16. Muhafız­lar, "İşkenceden kurtulabilmek için ye­meyi kabul et" dediklerinde,
17. "İğrenç dalkavuklar sizi, germe aletiniz benim mantığımı boğacak kadar güçlü değil­dir" diye yanıtladı. Kollarımı kesebilir, bedenimi yakabilir, eklemlerimi çevi­rebilirsiniz;
18. ama bu işkencelerin hep­sinden geçerek sizi İbrani çocuklarının erdem konusunda yenilmez olduklarına ikna edeceğim."
19. Bunları söylediği sı­rada, altında ateş yaktılar ve alevler yük­selirken germe aletini daha da gerdiler.
20. Germe aleti tamamen kan ile kaplanı­yor, kor yığınları pıhtılaşmış kan tara­fından söndürülüyor, makinenin milin­den et parçaları düşüyordu.
21. Kemiklerini bağlayan kirişler çoktan kopmuş olduğu halde, İbrahim'e layık olan bu cesur genç inlemedi,
22. ama asil bir şe­kilde işkenceye dayandı, sanki ateş aracılığıyla ölümsüzlüğe dönüşmüştü.
23. "Kardeşlerim, beni örnek alın" de­di, "Mücadelemde görevinizi terk et­meyin ve cesur aile bağlarımızdan vaz­geçmeyin.
24. İnanç uğruna kutsal ve soylu savaşı sürdürün. Bu şekilde ata­larımızın Tanrısı ulusumuza merha­met eder ve lanetli zalim hükümdar­dan öç alır.
25. Bunu söyledikten sonra, aziz genç yaşamla bağını kopardı.
26. Herkes cesur ruhuna hayret eder­ken, muhafızlar onun bir küçüğünü ge­tirdiler. Ellerine demir eldivenler giy­dikten sonra onu işkence makinesine ve mancınığa bağladılar.
27. İşkence et­meden önce ona yemek isteyip iste­mediğini sordular. Sonra bu soylunun kararını dinlediler.
28-29. Bu parsa ben­zeyen canavarlar demir elleriyle ek­lemlerini kopardılar, bedenini çenesi­ne kadar açtılar ve kafa derisini çıkar­dılar. Ama bu şiddetli acıya sabırla da­yanarak, "Atalarımızın inancı uğruna her türlü ölüm ne tatlıdır!" dedi.
30. Za­lim hükümdara, "İnanç uğruna dayan­ma gücümüzün küstah zorbalığınızı yenişini izlediğinizde, sana benden daha çok işkence edildiğini düşünmüyor musun?" dedi.
31. Acılarımı erdem­den doğan sevinç ile hafifletiyorum,
32. ama sen saygısızlıktan gelen tehdit­lerle işkence çekiyorsun. Ey iğrenç ve zalim hükümdar, Tanrı'nın gazabının yargısından kaçamayacaksın."

BÖLÜM 8

1. Bu nedenle çok genç insanlar bile akla uygun bir felsefeyi içtenlikle uygulayarak çok acı veren işkence alet­lerinin üstesinden gelebildiler.
2. Çünkü zalim hükümdar yaşlı adamın yasaca kirli yiyeceği yemesini sağlamakta ba­şarısız olup açıkça yenilgiye uğradık­tan sonra, büyük bir öfkeyle diğer İb­rani esirlerin getirilmesini, kirli yiye­ceği yiyenlerin serbest bırakılmaları­nı, reddedenlere de daha acımasız bir biçimde işkence edilmesini buyurdu.
3. Zalim hükümdar bu buyrukları verdikten sonra yakışıklı, alçakgönül­lü, soylu ve her işte yetenekli yedi kardeş, yaşlı anneleri ile birlikte önü­ne getirildi.
4. Zalim hükümdar onların annelerinin çevresinde bir koro gibi toplandığını görünce, onlardan mem­nun kaldı. Onların görünümü ve soy­luluğundan etkilenerek onlara gülüm­seyip yaklaşmalarını istedi ve şöyle dedi: 
5. "Gençler, olumlu duygularla her birinizi takdir ediyorum ve sizin gibi kardeşlerin güzelliğine ve sayıla­rına saygı duyarım. Biraz önce işken­ce edilen yaşlı adamla aynı delice tu­tumu sergilememenizi önerir, sözümü dinlemenizi ve arkadaşlığımdan ya­rarlanmanızı öğütlerim.
6. Buyrukları­ma uymayanları cezalandırabildiğim gibi, bana uyanları ödüllendirebilirim de.
7. Bana güvenin! Ulusunuzun ata­lardan kalan geleneksel yaşam biçiminden vazgeçerseniz hükümetimde yetkili konumlara sahip olursunuz.
8. Grek yaşam biçimini benimseyip ya­şamlarınızı değiştirin; böylece gençli­ğinizden zevk alırsınız.
9. Ama söz din­lemeyerek beni öfkelendirirseniz, be­ni korkunç cezalar ve işkencelerle her birinizi yok etmeye zorlayacaksınız.
10. Bu nedenle kendi kendinize acıyın. Düşmanınız olan ben bile, gençliğini­ze ve yakışıklılığınıza acıyorum.
11. Söz dinlemezseniz işkence aleti üzerinde ölmenizden başka bir şeyin elinize geçmeyeceğini düşünmüyor musu­nuz?"
12. Bunları söyledikten sonra kor­kup yasaca kirli yiyeceği yemek için ikna olsunlar diye işkence aletlerinin önlerine getirilmelerini buyurdu.
13. Mu­hafızlar tekerlekleri, kemikleri yerin­den çıkaran aletleri, bedeni gererek işkence yapan araçları, çengelleri, man­cınıkları, kazanları, mangalları, parmağı sıkan aletleri, demir pençeleri, kıskıları ve körükleri önlerine koy­duktan sonra zalim hükümdar konuş­mayı sürdürdü:
14. "Korkun gençler, çün­kü inandığınız adalet, baskı altınday­ken işlediğiniz günahlar için merha­metli olacaktır."
15. Ama onun ikna etmeye çalışan sözlerini duyup korkunç aletleri gör­dükten sonra, yalnızca korkmamakla kalmadılar, ayrıca zalim hükümdara kendi felsefeleriyle karşı koyup onun zorbalığını sağlam mantıklarıyla hiçe saydılar.
16. Diğer yandan, cesur ve yi­ğit olmasalardı neler söyleyebilecek­lerini bir düşünelim. Şöyle konuşma­yacaklar mıydı?
17. "Ne kadar zavallı ve akılsızız! Bu kral sözünü dinlersek bize iyi davranılacağını söyleyerek bi­zi teşvik ettiğine göre,
18. niye boş dü­şüncelerden zevk alalım ve bizi ölü­me götürecek bir biçimde söz dinlemezlik edelim?
19. Ey erkekler ve kar­deşler, işkence aletlerinden korkup iş­kence tehditlerini iyice değerlendire­rek bu boş düşüncelerden vazgeçme­miz ve bizi yok etmekle tehdit eden küstahça tutumdan kurtulmamız ge­rekmez mi?
20. Gençliğimize ve anne­mizin yaşına acıyalım.
21. Söz dinle­mezsek öleceğimizi ciddi bir şekilde düşünelim!
22. Ayrıca Tanrı'nın adaleti baskı altındayken kraldan korkmamı­zı bağışlayacaktır.
23. Bu güzel yaşam­dan kendimizi yoksun edip bu zevkli dünyadan kendimizi niye koparalım?
24. Baskıya karşı koymayalım ve ger­me aleti üzerinde gerilmekten dolayı gereksiz bir gurur duymayalım.
25. Ya­sa bile işkence aletlerinden korktuğu­muz için yok yere bizi ölüm cezasına çarptırmaz.
26. Kralın sözünü dinledi­ğimizde esenlikte yaşayabileceksek ne­den bu karşı koyma isteği bizi heyecanlandırıyor ve ölümümüze sebep ola­cak bu inatçılık hoşumuza gidiyor?"
27. Ama bu gençler, işkence gör­mek üzere oldukları halde, ne bu söz­lerden birini söylediler ne de ciddi bir biçimde düşündüler.
28. Çünkü duygu­ları hor gördüler ve şiddetli acılara üstünlük sağladılar.
29. Böylece zalim hükümdar onlara yasaca kirli yiyeceği yemeleri yolunda yaptığı öneriyi biti­rir bitirmez, hep bir ağızdan, tek bir düşünceden çıkmış gibi olan şu söz­leri söylediler:

BÖLÜM 7

1. Atamız Elazar'ın aklı becerikli bir kaptan gibi inanç gemisini duygular denizinde yönlendirdi.
2-3. Za­lim hükümdarın fırtına kadar sert dav­ranışlarıyla hırpalanmış ve işkencele­rin güçlü dalgaları altında ezilmiş ol­duğu halde ölümsüzlüğün zafer limanına ulaşana kadar inancın dümenini hiçbir şekilde sağa sola çevirmedi.
4. Us­taca yapılmış çok sayıda savaş araçla­rıyla kuşatılmış hiçbir kent bu kutsal adam gibi dayanmış değildir. Kutsal ya­şamı işkenceler ve germe aletleriyle tükendiği halde, kuşatmacıları adanmışlık kalkanıyla yendi.
5. Atamız Ela­zar aklını denize sarkan kayalık bir burun gibi tutarak duyguların azgın dalgalarını kırdı.
6. Ey kâhinliğe layık kâhin, yasaca kirli yemekleri yiyerek saygı ve paklıktan başka bir şeyi ta­nımayan kutsal dişlerini ve mideni kirletmedin, kutsallığını bozmadın.
7. Ey tanrısal yaşamın filozofu, yasayla uyum içinde olan adam!
8. Yasanın yönetici­leri böyle olmalı, kendi kanları ve ölüm pahasına da olsa acının asil terleriyle yasayı korumalı!
9. Sen baba­mız, görkemli dayanıklılığın ile yasa­ya olan bağlılığımızı pekiştirdin ve öv­düğün kutsallığı inkâr etmeyerek sözü­nü ettiğin tanrısal felsefeyi eylemle­rinle inandırıcı kıldın.
10. Ey işkence­lerden daha güçlü ihtiyar, ey ateşten de alevli olgun adam, ey tutkulardan üstün kral Elazar!
11-12. Atamız Harun buhurdanını yanına alarak kalabalığın arasından koşup ateş saçan meleği na­sıl yendiyse, Harun'un torunu Elazar da ateşte yanıp tükendiği halde aklını yitirmeyerek sağlam durdu.
13-14. Bedeni yıpranmış ve dayanıksız, kasları gevşek, sinirleri güçsüz, yaşı ilerlemiş biri olduğu halde akıl aracılığıyla ru­hunda gençleşerek İshak'ınkine ben­zer bir akıl ile çok başlı germe aletini etkisiz kıldı.
15. Ey kutsanmış yaşa ge­len, ağarmış onurlu saçlara sahip ve yasaya uygun bir yaşantısı olan, ölü­mün sadık mührüyle yetkin kılınan adam!
16. Dolayısıyla yaşlı bir adam kut­sal yaşayışından dolayı işkenceleri ölü­me dek hor gördüyse, adanmış aklın duygulardan daha üstün olduğu ap­açık bir gerçektir.
17. Bazıları belki, "Herkes yeterince sağgörülü bir akla sahip olmadığı için duygularına ege­men olamıyor" diyebilir.
18. Ancak yal­nız tüm yüreğiyle inanca uyanlar ben­liğin tutkularına egemen olabilirler.
19. Çünkü atalarımız İbrahim, İshak ve Yakup gibi onlar da Tanrı için öldük­lerine değil, yaşadıklarına inanmakta­dırlar.
20. Bu nedenle bazı insanların akıllarının eksikliğinden ötürü duygu­ları tarafından yönetilir gibi görünme­leri çelişkili bir durum değildir.
21-22. Felsefenin bütün ölçütlerine göre ya­şayan, Tanrı'ya güvenen ve erdem uğ­runa her tür acıya katlanmanın kutsa­masını bilen hangi insan Tanrı'ya olan bağlılığı aracılığıyla duyguların üstesinden gelemez?
23. Çünkü ancak bilge ve cesur olanlar duygularının efendileridir.

BÖLÜM 6

1. Elazar zalim hükümdarın söyle­diklerine bu güzel sözlerle karşı­lık verdikten sonra yakınındaki koru­malar onu işkence aletlerine doğru şid­detle sürüklediler.
2. Önce yaşlı adamı soydular, ama Tanrı sayarlığının zara­fetiyle hâlâ giyinik duruyordu.
3-4. Kol­larını bağladıktan sonra onun yüzüne bakan bir görevli, "Kralın buyrukları­na itaat et!" diye bağırırken onu kır­baçlamaya başladılar.
5-6. Fakat yaşlı adam gözlerini göğe kaldırmıştı. Kır­baçlar altında bedeni lime lime edili­yor, kanı oluk oluk akıyor olmasına karşın bu cesur ve asil adam Elazar'a yaraşır bir biçimde sanki bir düşte iş­kence görüyormuş gibi kılı oynamadı.
7. Bedeni acılara dayanamayıp yere yı­ğıldığı halde aklı şaşmaz bir berrak­lığı sergiledi.
8. Düştükten sonra zalim korumalardan biri yanına gidip ayağa kalksın diye karnına tekme atmaya baş­ladı.
9. Fakat o acıya katlandı, cezayı hor gördü ve işkenceye dayandı.
10. Yaş­lı adam dövülürken soylu bir sporcu gibi işkencecilerine galip geldi.
11. Hatta güçlükle nefes almasına ve terler içinde kalmasına karşın yürekliliğiyle kendisine işkence edenleri bile şaşkı­na çevirdi.
12-14. O sırada kralın çevresindeki­lerden bazıları yaşlılığına acıdıkları için ve eski arkadaşlıklarından kay­naklanan yakınlık duygularıyla onun dayanma gücüne duydukları hayran­lıktan dolayı yanına gelip, "Elazar, bu kötü şeylerden ötürü kendini neden akılsızca yok ediyorsun" diye sordu­lar,
15. "Önüne pişmiş et koyacağız; domuz eti yermiş gibi yapıp kendini kurtar."
16. Fakat bu öneri kendisine daha da çok işkence ediliyormuş gibi geldi ve yüksek sesle şöyle bağırdı:
17. "İb­rahim'in çocukları, korkumuzdan do­layı bize yakışmayan bir rolü oyna­mak gibi bir alçaklığa düşmeyelim.
18-19. Çünkü bu ileri yaşa gelene kadar gerçeğe uygun bir yaşam sürdürüp ya­saya uygun yaşamanın getirdiği onuru zedelemeden yaşamış olmamıza kar­şın, şimdi yolumuzu değiştirmemiz akılsızlık olur. Yasaca kirli yemekleri yiyerek gençlere kötü bir örnek olur­sak, onları Tanrı'ya karşı saygısızlığa teşvik etmiş oluruz.
20-21. Korkaklığı­mızdan ötürü daha uzun bir süre ha­yatta kalıp bu süre boyunca herkesin önünde gülünç duruma düşersek ve göksel yasamız için ölüme kadar da­yanmadığımız için zalim hükümdar tarafından adam sayımlayarak hor görülürsek ayıp etmiş oluruz.
22. Bu ne­denle, ey İbrahim'in çocukları, dini­niz için soylu bir tavırla ölün!
23. Ya siz zalim hükümdarın korumaları ne­den oyalanıyorsunuz?"
24. Bu acılar karşısında ne kadar cesur olduğunu ve acımalarından etkilenmediğini görünce korumalar onu ateşin yanına götürdüler.
25. Orada kö­tülük yapmak üzere tasarlanmış alet­lerle onu yaktılar. Yere atıp burnuna pis kokulu sıvılar döktüler.
26-27. Ke­miklerine kadar yakılıp ölmek üze­reyken gözlerini Tanrı'ya dikerek, "Ey Tanrı, kendimi kurtarabileceğim hal­de senin yasan için yakıcı acılar için­de öldüğümü biliyorsun.
28. Halkına mer­hamet et ve bizim cezamız onlar için yeterli görülsün.
29. Benim kanım on­ların arınmaları olsun ve onların ya­şamlarına karşılık olarak benim canı­mı al" dedi.
30. Bunları söyledikten son­ra bu kutsal adam işkenceler içinde soylu bir tavırla öldü. Ölümün acıları içinde bile yasa uğruna akıl sayesinde direnme gücüne kavuştu.
31. Açıkça görülüyor ki, adanmış akıl duygulara egemendir.
32. Çünkü eğer duygular aklın üstesinden gel­seydi, onların üstünlüğüne tanıklık ederdik.
33. Fakat akıl duyguları yendi­ğine göre haklı olarak yönetme gücü­nün akılda olduğu söyleriz.
34. Beden­sel acılardan üstün olduğunu gördü­ğümüzde aklın üstünlüğünü tanıma­mız yerindedir. Bunu yadsımak gü­lünç olurdu.
35. Aklın yalnızca acılara egemen olduğunu değil, aynı zaman­da zevklere de üstün geldiğini ve on­lara ödün vermediğini kanıtlamış bu­lunuyorum.

BÖLÜM 5

1-2. Etrafı silahlı askerlerle çevrili danışmanlarıyla birlikte yüksek bir yerde duran zalim Antiyokus, koru­malarına her Yahudi'yi yakalayıp put­lara sunulmuş yemekleri ve domuz eti yemeleri için onları zorlamalarını bu­yurdu.
3. Kirli yiyecekleri yemeye is­tekli olmayanlar işkence aleti üzerin­de gerilip öldürülecekti.
4. Birçok in­san toplandıktan sonra topluluğun ön­deri Elazar adında bir adam kralın önü­ne getirildi. Kâhinlik eden bir aileden gelen bu adam, felsefesinden dolayı zalim hükümdarın sarayında iyi tanı­nan, yaşı ilerlemiş, yasa konusunda bilgili biriydi.
5-6. Onu görünce Antiyokus şöyle dedi: "İhtiyar, sana işkence etmeye baş­lamadan önce domuz eti yiyip kendi­ni kurtarmanı öneriyorum.
7. Çünkü ya­şına ve ağarmış saçlarına saygım var. Bunlara uzun zamandır sahip olmana karşın, Yahudiler'in dinine uyman, se­nin gerçek bir filozof olmadığını gös­teriyor.
8. Madem doğa bize bu hayva­nın güzel etini verdi, sen neden onu ye­mekten sakınıyorsun?
9. Utanç verici ol­mayan lezzetli şeylerin tadına varma­mak ahmaklıktır, doğanın armağanla­rını hor görmek yanlıştır.
10. Gerçek ko­nusunda kibirli bir görüşe tutunarak kendi yararına beni hor görmeye de­vam edersen çok daha akılsız bir iş yapmış olacağa benziyorsun.
11-12. Ap­talca felsefenin sana verdiği uykudan uyanıp boş düşüncelerini dağıtıp, ya­şına daha uygun bir görüş benimse. Yararlılık konusundaki gerçeğe göre felsefe yaparak yaşlılığına acı ve be­nim insancıl öğüdüme kulak ver.
13. Şunu iyice düşün: Dininize bakan bir güç varsa, seni başkalarının zoruy­la işlediğin günahlardan sorumlu tut­maz."
14. Zalim hükümdar onu bu şekilde yasa uyarınca kirli sayılan et yemeye teşvik ettiğinde Elazar söz istedi.
15. Ko­nuşmasına izin verildiği zaman halka şöyle seslenmeye başladı:
16. "Ey An­tiyokus, hayatımıza Tanrı'nın yasa­sıyla yön vermeye karar veren bizler, yasaya itaat etmemizden daha güçlü bir zorlamanın olmadığını düşünüyo­ruz.
17. Bu yüzden bunu hiç bir şekilde çiğnemememiz gerekir.
18. Yasamız, sandığınız gibi, gerçekten tanrısal olmasaydı ve bizi bunu yanlışlıkla tan­rısal olarak kabul etseydik bile, yine de kutsallık konusundaki ünümüzü hiçe saymamız doğru olmazdı.
19. Bu nedenle yasaca kirli yiyecekleri ye­memizin küçük bir günah olacağını sanmayın.
20-21. Mesele küçük de olsa, büyük de olsa yasayı çiğnemenin öne­mi aynıdır. Çünkü her iki durumda yasa eşit bir şekilde hor görülmüş olur.
22. Felsefemize göre yaşamak mantıksızmış gibi onunla alay ediyorsun.
23. Fakat yasa, tüm zevk ve isteklerden üstün olmamız için bize özdenetim öğretir ve her tür acıyı çekmeye razı olup bunlara dayanmamız için bizi ce­saret konusunda eğitir.
24. Tüm işleri­mizde tarafsız olmamız için adalet ko­nusunda bizi eğitir. Yaşayan tek Tan­rı'ya gereken saygıyla tapınmamız için bize kutsallığı öğretir.
25. "Bu yüzden yasaca kirli yiye­cekleri yemeyiz. Çünkü yasanın Tanrı tarafından verildiğine inanırız. Yeryü­zünü Yaratan'ın bize yasayı verme­siyle tüm doğaya ve bize merhamet gösterdiğini biliyoruz.
26. Yaşantımız için en uygun olanı yememize izin verdi, ama zarar verecek etleri yeme­mizi yasakladı.
27. Yasayı çiğnememiz için bize baskı yapman ve bunu bi­zimle alay edebileceğiniz bir şekilde nefret ettiğimiz kirli yiyecekleri ye­meye zorlayarak yapman büyük zor­balık olur.
28-30. Gözlerimi çıkarıp ba­ğırsaklarımı ateşle yaksan bile bana gülecek fırsatın olmayacak. Ataları­mın yasaya uyma konusundaki kutsal sözlerine karşı gelmeyeceğim.
31. Kut­sallık uğruna akıllı davranamayacak kadar yaşlı ve korkak değilim.
32. Haydi, işkence aletlerinizi hazırlayın, ate­şi körükleyin!
33. Atalarımızın yasasını çiğneyecek kadar kendi yaşlılığıma acı­mıyorum.
34. Ey beni eğiten yasa, sana ihanet etmem! Ey güzelim özdenetim, seni inkar etmem!
35. Felsefeye dayalı akıl, seni utandırmayacağım. Onurlu kâhinlik ve yasa bilgililiği, seni yadsı­mayacağım.
36. Sen ey kral, yasaya gö­re yaşadığım uzun ömrümü ve yaşlılı­ğımın onurlu ağzını kirletemeyeceksin.
37. Atalarım ölüm pahasına olsa bile sizin şiddetinizden korkmayan biri olarak beni tertemiz teslim alacaklar.
38. Tanrısızlara zulmedebilirsiniz, ama ne sözleriniz ne de eylemleriniz din­sel ilkelerime egemen olamaz."

BÖLÜM 4

1. Ömür boyu başkâhin olarak atan­mış, iyi ve soylu biri olan Oniyasın siyasal karşıtı Simon adında bir adam vardı. Her türlü iftirada bulun­masına karşın Oniyas'ı halkın gözün­den düşüremedi ve sonra ülkesine iha­net etmek amacıyla oradan ayrıldı.
2-3. Suriye, Fenike ve Kilikya valisi olan Apolonyus'a gelip, "Kralın hükümeti­ne olan bağlılığımdan dolayı tapınağa değil, aslında Kral Seleukus'a ait olan on binlerce paranın Yeruşalim hazi­nelerinde özel kişilerin adına saklan­dığını bildirmek üzere geldim" dedi.
4. Apolonyus tüm ayrıntılarını öğren­dikten sonra krala olan hizmetinden dolayı Simon'u övdü ve söz konusu büyük hazineyi bildirmek üzere Seleukus'un yanına gitti.
5. Sorunu çözmek için yetki alır almaz lanetli Simon'un eşliğinde çok güçlü bir orduyla birlik­te ülkemizin üstüne yürüdü.
6. Hazine­de bulunan özel paralara el koymak için kraldan yetki alarak geldiğini bil­dirdi.
7. Kutsal hazineye para emanet edenlerin bundan yoksun bırakılmala­rının ayıp olduğunu düşünerek insan­lar şiddetle karşı çıktı ve bunu engel­lemek için ellerinden geleni yaptı.
8. Fakat Apolonyus tehditler savurarak tapınağa doğru ilerlemeyi sürdürdü.
9-10. Kâhinler, kadınlar ve çocuklar hep birlikte hor görülen kutsal yere kal­kan olması için Tanrı'ya yalvarırken ve Apolonyus ordusuyla paraya el koy­mak üzere ilerlerken gökte silahların­dan şimşek çakan atlı melekler görün­dü. Onları büyük bir korkuyla sarstı ve tir tir titremelerine neden oldu.
11. Bunun üzerine Apolonyus herkese açık olan tapınak alanında ölü gibi yere çöküp ellerini göğe kaldırarak gözyaşlarıyla yalvardı. İbraniler'den göksel ordu gazabını yatıştırsın diye kendisi için dua etmelerini diledi.
12. Ölümü gerektiren bir günah işledi­ğini ve eğer canı bağışlanırsa bu kut­sal yerin büyüklüğünü bütün insanla­rın önünde öveceğini söyledi.
13. Kral Seleukus, Apolonyus'un tanrısal ada­let değil insani ihanete uğradığını dü­şünmesin diye bu sözlerden etkilenen Başkâhin Oniyas, kuşkularına rağmen, onun için dua etti.
14. Tüm beklentile­rini aşan bir biçimde kurtulan Apo­lonyus başına gelen her şeyi krala bil­dirmek için ayrıldı.
15. Kral Seleukus öldüğünde kötü ve kibirli bir insan olan oğlu Antiyo­kus Epifanes tahta geçti.
16. Oniyas'ı başkâhinlikten alıp Oniyas'ın kardeşi Yason'u başkâhin olarak atadı.
17. Eğer Yason başkâhin unvanı kendisine ve­rilirse krala yılda üç bin altı yüz alt­mış talant ödeyeceğini söylemişti.
18. Bu nedenle kral onu başkâhin ve ulusun önderi olarak atadı.
19-20. Yason, yasa­yı çiğneyecek şekilde ulusumuzun ya­şam biçimini ve yönetimini öylesine değiştirdi ki, tapınak hizmetini orta­dan kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda anavatanımızın en yüksek ye­rinin tam ortasında öğrencilerin çırıl­çıplak bir şekilde çalıştıkları bir spor okulu kurdu.
21. Yapılanlar yüzünden Tanrı'nın adaleti gazaba geldi, Anti­yokus'un onlara karşı savaşmasını sağ­ladı.
22-23. Çünkü Mısır'da Ptolemais'e karşı savaşırken kendi ölümüne iliş­kin bir söylentinin yayıldığını, Yeruşalim halkının buna çok sevindiğini duydu. Hemen onların üstüne yürüdü, onları yağmaladıktan sonra atalarının yasasına uyanların yakalanması duru­munda öldürülmelerini buyurdu.
24-25. Duyurduğu buyruklarla halkın yasa­ya bağlılığını yok edemediğini ve bü­tün tehditleriyle cezalarının onlar ta­rafından umursanmadığını gördü. Hal­kın umursamazlığı, çekecekleri ce­zayı daha önceden bildikleri halde oğul­larını sünnet ettikleri için kadınların bebekleriyle birlikte yüksek uçurum­lardan aşağı atılması boyutuna vardı.
26. Buyrukları halk tarafından hor gö­rülünce işkence aracılığıyla herkesi Ya­hudiliği inkar etmeye ve yasaya uy­gun olmayan yemekleri yemeye zor­lamaya çalıştı.